KENDİMİZİ SAVUNUYORUZ

İşte hedefteki CHP’li başkan Uysal’ın olay kongreye dair olay açıklamaları

HABER

ANTALYA’da CHP’nin hafta sonu yapılan kongresinde, salonu arka kapıdan terk etmek zorunda bırakılan Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, “’Örgütleri ele geçireyim. Buraları da ele geçireyim’ mantığıyla yaklaşanlar çok saldırgan oluyor. Ortaya attıkları iddiaların hiçbir aslı astarı, temeli yoktur. İşi gücü partili belediyeyi hedef görmek, oralara ne operasyon yapabilirim diye düşünen bir kesim var. Bunlara karşı kendimizi savunmak zorundayız” dedi.

CHP’nin Cumartesi günü yapılan il kongresinde hedefte Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal vardı. 254 oyla kongrenin kazananı Semih Esen hariç adaylar ve konuşmak için kürsüye çıkan isimler belediyelerin örgütler üzerinde tahakküm kurduğunu savundu. Adaylar, belediyelerde çalışan partililerin ya da yakınlarının bir adaya yönlendirildiği aksi takdirde işten çıkarılmakla tehdit edildiğini iddia etti. Bu eleştirileri en sert şekilde dile getiren aday Yıldıray Sapan oldu. Öyle ki, Sapan çalışmaları sırasında bir delegenin kendisinin ellerini tutarak “Oğlum belediyede çalışıyor. Sana nasıl oy vereyim” dediğini anlattı.
Kongrede olaylar, kendini savunmak üzere kürsüye gelen Ümit Uysal’ın konuşması sırasında çıktı. Adaylardan Sapan ve kongrede Tuncay Ercenk’i destekleyen eski İl Sekreteri Şefik Dirgen, Uysal’ın konuşma hakkı olmadığı iddiasıyla divanın önünde toplandı. Divan’dan konuşmanın kesilmesi istendi ancak Uysal ısrarla konuşmaya devam etti, henüz seçimlerin başladığı kongrede seçilecek il başkanına “Bağımsız ol, beni de hiç destekleme” çağrısı yaptı.

TARTAKLANDI MI?
Konuşmasını, şiddeti sürekli artan sözlü sataşmaların arasında tamamlayan Uysal, o an divanın önünü partililer tarafından kapalı olduğu için kürsüden atlayarak indiğini söyledi. Kürsünün hemen arkasında, Seçim Kurulu’nun da kullandığı odayı kullanarak salondan ayrıldığını belirten Uysal, kendisine yönelik herhangi bir fiili saldırı yaşanmadığını söyledi.

GÜÇ VE ENGEL GÖRÜYORLAR
Başkan Uysal, kongrede kendisinin hedef haline getirilmesinin partide bugüne kadar savunduğu çizgi ve sahip çıktığı değerlerle doğrudan ilişkili olduğunu savundu. Uysal, “Çok uzun yıllardır özgün fikirleriyle, partide emekçi geçmişiyle siyaset yapan, bunların iddiasını koyan bir insanım. Antalya’da, güç olarak gördükleri için, bazı arkadaşlar kendileri için engel gördükleri için direkt bana saldırıyorlar” diye konuştu.

İDDİA SAHİPLERİNİN GİZLİ AJANDASI
Belediyelerin örgüt üzerindeki tahakkümünün Muratpaşa özelinde soyut bir iddia olduğunu savunan Uysal, şunları söyledi:
“Bazı arkadaşlar örgütü kendileri organize etmek istiyor. Biz de bağımsız ve demokratik kalsın diye uğraşıyoruz. Bunun belediye başkanlığıyla ilgisi yok. 2013 kongresinde Devrim Kök’le il kongresini kazandığımızda belediye başkanı değildim. Tüzükte ve yönetmelikte belediye başkanların işleri, il başkanlarının işleri bellidir. Herkesin yapacağı işler bellidir. Buna titizlikle riayet etmekteyiz. Bir tek çalışanımız, onların söylediği anlamda siyasi anlamda tehdit görmez. Örneklemeyezler de. Soyut, kuru konuşuluyor.”

‘BAŞKA ADAYLARA ÇALIŞAN PERSONELİMİZ VAR’
Uysal, bir şekilde Muratpaşa Belediyesi’yle ilişkili, bir tek mahalle ya da kongre delegesinin “Başkan benden oy istedi diyecek” konumda olmadığını söyledi. Kendisi de dahil olmak üzere Muratpaşa’da sahip olduğu makam ve mevkii kullanarak hiçbir delegenin tehdit edilmediğini, edilemeyeceğini söyleyen Başkan Uysal, “Bunu konuşmayı bile eziyet olarak görüyorum ama biz öyle bir belediye değiliz. ‘Bak oy vermezsen işten çıkarılırsın’ diyen bir tek insan bulamazsınız. Arkadaşlar da demez. Açıkça diğer adaylar için çalışan belediye personelleri var” dedi.

ÖRGÜTLER ÜZERİNDEN BELEDİYE HESABI YAPIYORLAR
Muratpaşa Belediyesi ve parti örgütleri arasında ilişkinin nasıl olması gerekiyorsa o şekilde yaşandığını savunan Uysal, bugüne kadar ne İl Başkanı Esen’den ne de Muratpaşa İlçe Başkanı Ahmet Kumbul’dan talebinin olduğunu söyledi. Uysal, “Ne talep edebilirsiniz?” sorusuna ise zaten hiçbir şey isteyemeyeceği şeklinde cevap verirken açıklamalarına şöyle devam etti:
“Maalesef partimizde bazı yapılar örgütler üzerinden belediyeleri ele geçiririz düşüncesi içinde. Oysa burada ele geçirilebilecek bir şey yok. Burada kamu hizmeti yapılıyor. Partinin kimliğine sahip bir belediyede topluma hizmet ediliyor. Yerel yönetimler bizim toplumun önüne çıktığımız aynamız. Bizim kamu hizmetine yönelik karnemizi oluşturan yerler. ‘Örgütleri ele geçireyim. Buraları da ele geçireyim’ mantığıyla yaklaşanlar çok saldırgan oluyor. Ortaya attıkları iddiaların hiçbir aslı astarı, temeli yoktur. ‘Örgüt bağımsız olsun’ zaten bağımsız. Kongrede bu temelde eleştirilerini dile getirmeye hakkı olan insanlar var ama orada bulunan büyük bir çoğunluğunun hiç hakkı yok. O arkadaşlar, siyaseten aktif oldukları dönemde, örgütlenin ne kadar bağımsız olduğunu partililerimiz iyi hatırlar.”

‘ESEN ÖNSEÇİMDE TARAFSIZLIĞINI BOZDU MU?’
İl Başkanı Esen’in kendisine yakın olmakla eleştirilmesinin anlamsız olduğunu, bu yakınlığın eleştirilebilmesi için parti içinde il başkanının tarafsız kalması gerekli durumlarda aldığı tutuma bakılması gerektiğini savunan Uysal, “Önseçimde Esen’in tarafsızlığı bozan hareketini görmüşler mi? Bir tek adayın yanında gidip de özel bir çalışmaya katılmış mı?” diye sordu.

Ancak kendisini eleştirenlerin geçmişte böylesi bir dikkati göstermemekle itham eden Uysal, “Sayın Esen, son derece bağımsız, karakterli, düzgün bir insandır. Benim arkadaşım olabilir ama bağımsızlığından ödün verebilecek biri de değildir. Öyle bir şeyi de ben talep etmem” dedi.

‘KENDİMİZİ SAVUNUYORUZ’
Uysal, parti içinde kendisinin tarafsız bir konumda kalmayacağını, görüşlerini dile getireceğini belirtirken bunun aynı zamanda Muratpaşa Belediyesi’nde sosyal demokrat bir belediyecilik anlayışının parçası olduğunu söyledi. Özellikle sosyal medya üzerinden belediyeye yönelik eleştirilerin fütursuzca dile getirildiğini belirten Uysal, “Üstelik bu iddiaları dile getirenlerin yüzde 90’ı da partiye kayıtlı olanlar tarafından yapılıyor. Bu kişiler örgütü ele geçirse ne olur? Bugün sabah gelen bir anketin sonuçlarına göre Muratpaşa halkının yüzde 76.1’i belediyeyi başarılı buluyor. Ancak işi gücü partili belediyeyi hedef görmek, ilçe, il örgütü üzerinden oralara ne operasyon yapabilirim diye düşünen bir kesim var.  Bu bizim genel olarak Türkiye mücadelemizin de parçası” şeklinde konuştu.

SON SÖZÜ PARTİLİLERE OLDU
Belediye Başkanı Uysal, kongrede yaşananların gelip geçici durumlar olduğunu belirterek, “Bütün bu kongreler gelir geçer önemli olan Türkiye’miz için, inanlarımız için neler yapabildiğimiz, neler yapacağımızdır. Siyasi partiler bu çalışmaların aracıdır. Bu tartışmaların hepsini aşarız. Birlik ve beraberlik içinde hem kentimiz ülkemiz için hep birlikte hizmet üretmeye mücadele etmeye devam ederiz hiç kimsenin şüphesi olmasın” diye konuştu.

KONGRENİN ÜMİT UYSAL NOTLARI
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, 4 adaylı kongrede sadece tek bir listede kurultay delegesi olarak yer aldı. Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek, 4 adayın listesinde de kurultay delgesi olarak yer alırken Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen, Semin Esen hariç tüm listelerde yer aldı. Döşemealtı Belediye Başkanı Turgay Genç ise Yıldıray Sapan ve Esen’in listesinde yer alırken İbradı Belediye Başkanı Serkan Küçükkuru ise Bahadır Manyaslıoğlu ve Esen’in listesinde yer aldı. Uysal ise bir tek il başkanı seçilen Semih Esen’in 28 kişilik kurultay delege aday listesi içinde yer aldı. Uysal, bu durumu “Ben her kongrede hep sadece tek listede yer aldım” diyerek açıkladı. Uysal’ın sadece kazanan listede yeraldığını ifade eden iddialı açıklaması ise, bazı CHP’lileri çok kızdıracak.

Kongrede Uysal’ın delege seçimine direkt müdahil olduğu iddia edilen Muratapaşa’nın 176 kişilik delegasyonu 3 farklı sandıkta oy kullandı, iki sandığın Manavgat delegeleriyle paylaşıldığı sandıklarda Esen’e 123, Tuncay Ercenk’e 38, Bahadır Manyaslıoğlu’na 23 ve Yıldıray Sapan’a 14 oy çıktı. Sadece Muratpaşa delegelerinden oluşan 9 numaralı sandıkta ise Esen ezici bir üstünlükle çıktı. Esen, 53, Ercenk 6, Manyaslıoğlu 5 ve Sapan 3 oy aldı.

Ümit Abi…

TOPÇULAR

Antalya’nın  Muratpaşa ilçesi , birçok ilimizden nüfus olarak kat kat büyük bir ilçe, elli altı mahallede beş yüz bine yakın insanın yaşadığı dev bir Anakent aslında.

Eski ve tarihi Antalya’yı da içinde barındıran beş mahalle, bu ilçemizin merkezini oluşturuyor. İlk çağlardan günümüze her tür medeniyet izini burada bulabilirsiniz.  Kaleiçi, Helenistik’ten Roma’ya,  Cenevizlerden İtalyanlara her tür yaşam izini sürebileceğiniz bir yerleşke ve tarihi Yat Limanı hala kullanılan ve varlığını koruyan bir doğal iç liman, çepeçevre tarihi surlarla çevrili.

Muratpaşa Belediye binasının önünde durup dört yöne baktığımızda, dört ayrı dünya sizi karşılar.

Beş yüz metre ileride lüks bir kafede kahve içtikten sonra, tam ters yönde aynı mesafede bambaşka bir dünya ile karşılaşırsınız; isterseniz bir serada domates yer ya da bir çobanla hayvan otlatabilirsiniz. Diğer bir yönde sahil boyu boylu boyunca uzanan parklarda spor yapabilir ve en sonunda ormanla sahilin birleştiği Lara’da denizin tadını çıkarabilirsiniz.

Bu kadar değişkenlik içeren sosyal hayatın doğal sonucu da farklı sosyal ve siyasal yapılarda bir nüfus ve seçmen yapısı.

Yıllar yılı değişmeyen bu görüntünün artık modernliğe dönüştüğü ve yeni bir kentin temellerinin atıldığı bir dönemdeyiz şu anda. Yıllardır imar işi yılan hikâyesine dönen Kırcami’nin imara açılması konusunda artık sona sona yaklaşıldı.

Bu durumu yaratan ve katkı koyan ekip şu an görevde, başkanından en alt kademede çalışan, emek veren işçisine büyük bir inançla; Muratpaşa’ya küçük dokunuşlar yapmak ve yeni bir kent yaratmak için canla başla çalışıyor, çaba sarf ediyor, uğraş veriyor.

Ve “En büyük projemiz insan”  sloganıyla, kentlilik değil komşuluk sıcaklığıyla bu işi yürütüyorlar.

Bu ekibin başı Ümit Uysal, kırklı yaşlarda iki çocuk babası idealist ve çalışkan bir insan.

Mesleğe atıldığı yıl, Cumhuriyet Halk Partisi Kurucu İl Yönetim Kurulu Üyeliği ile başladığı siyasal yaşamında; İl Yöneticiliği, İl Gençlik Kolu Başkanlığı, İl Başkan Yardımcılığı ve son olarak 2001-2003 yılları arası  İl Başkanlığı yapmış ve onun liderliğinde 2002 yılı genel seçimlerinde, Antalya’da on üç milletvekilliğinden sekizini kazanmıştı.

“Ulaşılabilir olmak ve ulaşılabilir kalmak en önemli ilkemizdir.”

O dönemden bugüne toplumun her kesiminden insanın rahatlıkla ulaşabildiği; fikir, görüş, dilek ve önerilerini rahatlıkla paylaşabildiği bir siyaset adamı. Her çarşamba sabah 8.30 ila 10.00 arası Turunç Masa başvuru masasında randevusuz görüşmeler yapıyor.

Cumhuriyet Halk Partisinin adeta bir kaos ortamına sürüklendiği 2014 yılı Muratpaşa Belediye Başkan Adayı belirleme sürecinde, görev talep etmemesine rağmen büyük bir özveriyle kendine uzanan eli tutmuş, Muratpaşa’yı  yönetmeye talip olmuş ve seçimden âdeta zaferle çıkmayı başarmıştır.

Yerel yönetim anlayışında, şimdiye kadar gördüklerimizden çok çok farklı ezber bozan bir belediyecilik anlayışı var.

Halktan kopuk bir yönetim anlayışının hâkim olduğu bu zamanlarda, deyim yerindeyse adeta halkla yatıp halkla kalkan, onları duyan, sabırla dinleyen ve halkı ayağına beklemek yerine onlara giden bir belediye başkanı portresi var karşımızda.

Her mahallede,  her hafta toplanan bir mahalle meclisine başkanlık ediyor, halk günü toplantılarını yönetiyor, halkı dinliyor. Özlenen hoşgörü ve uzlaşı sözcüklerinin sindirildiği demokratik ve özgür bir Muratpaşa için çaba sarf ediyor.

Bugünkü iktidarın halkı müşteri olarak gören zihniyeti ile geliştirdiği markalaşmış kent yerine, insan temelli bir Muratpaşa için çalışıyor.

Saymakla bitmeyecek projeler; insana, insan yaşamına dokunan, çevreye duyarlı, birlikte yaşamanın gereklerini yerine getiren yepyeni bir yönetim anlayışıyla Ümit Uysal ve ekibi, Muratpaşa’ya imzasını atıyor ve atmaya da devam ediyor.

Tabii ki bu başarı ve durum bazı kesimlere rahatsızlık veriyor olmalı ki. Yaşanan her seçimin ardından Muratpaşa’da bir başarısızlık olduğunun altını çiziyorlar

Maksat nedir, buna siz karar verin işte istatistikler ve rakamlar.

Ümit Uysal bu sürede ne yapmıştır………………

Şimdi bir takım sanal alem devrimcisi diyor ki Ümit Uysal on yıldır yoktu, aktif siyaseti bırakmıştı hayatımda bu kadar komik şey duymadım.

CHP deki Kronolojisi şu şekildedir.

1992 de kurucu yönetim kurulu üyesi

1992 ve 1996 il yöneticisi

1996 da Gençlik Kolları Başkanı

1999 da İl Başkan Yardımcılığı

2001 ile 2002 İl Başkanlığı

2004 de Büyükşehir  Belediye Başkan aday adayı

2005 kongresinde Baykal’a destek verdi, Baykal 781 oy aldı

2007 de Sarıgül’den yana tercih kullandı 460 oy aldı .

Baykal 672 oy aldı

Livaneli aday olsa Livaneli den yana tavır alacaktı.

Baykal ile parti sekter kalmıştı.

Örgütün ilçe örgütlerinin Gazipaşa’dan Kaş ‘a kadar tüm partililerin hukuki sorunlarının çözümün de özel sorunlarının aşılmasında hep Ümit Uysal adını görüyoruz.

Bakın son on yılın il başkanları; Ömer Melli, Özer Ülken, Devrim kök, Cavit Arı, Semih Esen varken bu dönemlerde Ümit Uysal ne yaptı.

Herhangi bir dönem il başkanının Ümit Uysal örgüten uzak duruyordu diyemediğini bilirken, diğerlerinin yoktu açıklamaları, örgütçü olabilmekle alakalı basit dedikodulara dayanıyor.

Partili insanların partililerinin çözmesini mümkün gördüğü her durumda ilk akla gelen güvenilir ismin Ümit Uysal olduğunu biliyoruz.

Örgütte değerli görülen saygın isimlere tahammülsüz Baykal egosunun yok sayma uygulamalarının son çırpışları diyebiliriz.

Her il kongre süreçlerinde adı geçen Ümit Uysal ‘ı 2012 de parti meclisi adayı olarak görüyoruz.

Bir anlamda örgütün tabanında sessiz çoğunluğun “ÜMİT ABİSİ”olan uysal  Hiçbir partilisine olmayacak bir şey için mümkün vaadinde bulunmayan az kişiden önemli bir isimdir.

Ümit Uysal tutarlıdır disiplinlidir örgütçüdür kişilerle zaman kaybetmez örgütün geneli üzerinden saygın bir kabul edilmiş  duruşu vardır.

Sebahattin Ali Çoban…

 

17-25 Aralık Yolsuzluk Haftası

CHP Antalya İl Başkanı Semih Esen ve CHP Muratpaşa İlçe Başkanı Ahmet Kumbul, Konyaaltı İlçe Başkanı İlhan Buğdaycı, Kepez İlçe Başkanı Garip Erdoğan, Aksu İlçe Başkanı Kenan Yıldız, Döşemealtı ilçe Başkanı Zekeriya Altun ile birlikte ile ilgili il başkanlığında basın açıklaması düzenlediler.

ca556284-e2d6-4cbb-aa2b-b96c1954cb4d

17-25 Aralık Yolsuzluk Haftası

 

 

Bugün 17 Aralık… Bugün Türkiye tarihinin siyasi ahlak açısından bir dönüm noktası. Ne olmuştu 17 Aralık tarihinde? Hatırlamakta fayda var.

Bazı kamu kurumlarına ve savcılığa yapılan rüşvet, görevi kötüye kullanma ve ihalelere fesat karıştırma ihbarları üzerine başlatılan soruşturmalar sonucunda 17 Aralık 2013 tarihinde şüphelilerin ev ve işyerlerinde arama yapılarak ele geçirilen çeşitli eşya ve paralara el konuldu. Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler‘in oğlu Barış Güler, dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan‘ın oğlu Kaan Çağlayan, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar‘ın oğlu Oğuz Bayraktar, işadamı Ali AğaoğluHalkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ve Rıza Sarraf gözaltına alındı….

Peki ya sonrası?

Çok kısaca; yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma ve rüşvet nedeniyle gözaltına alınan herkes dışarı çıktı, bu soruşturmaları ve gözaltılarını yapan savcı ve polisler içeri girdi.

17-25 Aralık soruşturmalarının rafa kaldırılması yargıya olan güveni de neredeyse ortadan kaldırmış, kuvvetler ayrılığı ilkesi ayaklar altına alınmıştır. Devletin öncelikleri arasında yolsuzluk ve rüşvetle mücadele etmek ve toplumun devlete olan güvenini arttırmak için yasal düzenlemeye ihtiyaç vardır. İşte bu nedenlerle dün CHP Genel Başkan Yardımcıları Sezgin Tanrıkulu ile Veli Ağbaba, 17-25 Aralık’ın Yolsuzluk ve Rüşvetle Mücadele Haftası olması için Kanun Teklifi verdi.

Ancak Türkiye, yolsuzlukla ve rüşvetle mücadele etmek istemeyen, hatta bundan beslenen organize suç örgütüne dönüşmüş bir çete  tarafından gaspedilmiştir. 17 ve 25 Aralık tarihlerinin unutulmaması ve unutturulmaması gereken en önemli noktası da budur. Bu çetenin mensupları tarihimizin en büyük hırsızlık ve yolsuzluk iddiaları ile karşı karşıya kalmış ancak yargılanıp aklanmak yolunu değil, hukuku ayaklar altına alarak bütün iddiaları örtbas etmeyi seçmişlerdir.

Saygıdeğer Basın Mensupları,

Bugün, 17 Aralık’ın yıldönümünde, kentimizde çok manidar bir organizasyon gerçekleşmektedir. AKP İl Başkanı, her 15 günde bir olduğu gibi,  kentimizin kamu kurum ve kuruluşlarının İl müdürleri ile toplantı yapmaktadır. Geldiğimiz noktayı düşünebiliyor musunuz? Ben de burdan sizlerin aracılığınızla, CHP İl Başkanı olarak  bütün İl Müdürlerini hemen yarın  toplantıya davet ediyorum. Bakalım gelebilecekler mi? Gelebilirler mi? İktidardaki partinin İl Başkanının kamu kurum ve kuruluşlarının İl Müdürleri ile toplantı yapması gibi bir garabet, ancak tek parti diktatörlüğünün yaşandığı faşist rejimlerde görülür. Sizlerin aracılığınızla durumu kamuoyunun bilgisine sunuyor ve şiddetle kınıyorum. Bunların hesabı tek tek sorulacaktır.

ANTALYA SİNEK ÜRETİM ÇİFTLİKLERİ

YENİ VİDEOLAR ANTALYANIN SİNEK ÇİFTLİKLERİNDEN SAHİBİ ÜRETİME İZİN VEREN MENDERES TÜREL…

VİDEONUN BAŞ ROLÜNÜ BİR KARASİNEKLE PAYLAŞTIM VE KARASİNEK FİNALİ MÜKEMMEL OYNADI SONUNA KADAR SEYREDİN LÜTFEN…

Menderes Türel, belediye meclisinde Büyükşehir Belediyesi’nin 2016 yılı performans raporu görüşmeleri sırasında CHP Grup Sözcüsü Ruhi Beşiktaş’ın kentin bu yıl sivrisinek ve karasinek istilasına uğradığını söylemesi üzerine ilginç bir komployla karşı karşıya olduklarını açıkladı. Türel, “Sivrisinek üretme çiftlikleri kuran belediyelerimiz oldu” dedi, olayın fotoğraflarının elinde olduğunu, ancak paylaşmayacağını söyledi.

İddia karşısında Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, “Başkan şaka yapmış olmalı” yorumunda bulundu.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Döşemealtı Belediye Başkanı Turgay Genç ise iddianın baştan sona saçmalık olduğunu söyledi.

Konyaaltı Belediye aynı zamanda Büyükşehir Belediye Meclis üyesi olan Ruhi Beşiktaş zaten Konyaaltı Belediyesi adına iddiayı dile getirerek konuşmuş oldu.

Kepez Beldiye Başkanlığı ya da Hakan Tütüncüden ise bir açıklama yok.

 

Bir kere ilk kez de olsa Menderes Türel burada %100 Haklı.

Peki onu haklı çıkaran sinek üretme çiftlikleri nerede?

İkisi de Kepez İlçesi sınırlarında.

Biri Sayın Türelin İddia ettiği gibi binlerce eski araba lastiğinden oluşuyor, diğeri de en azı ortalama 50 şer ton su kapasiteli 150 civarı yeraltı depolarından oluşmakta.

 

Önce birincisinden bahsedeyim – ki BİMER üzerinden defalarca şikayet de bulunulan- benim de fotoğrafladığım bir açık alan “Sinek Üretim Çiftliği”. Bu çiftlik Kepez İlçesi, Duacı Mahallesi’nde, Burdur yolu Korkuteli kavşağından sağa dönüp Duacıya kadar giderseniz hemen girişte sağda eski bir Büyükşehir otobüs durağının olduğu noktada, asfalt yola 200 metre civarında bir eski araç lastikleri açık hava deposu ya da hurdalığı. Kepez ile Döşemealtı Belediye sorumluluk alanlarının Kepez tarafındadır…

DUACI

Sayın Menderes Türel’in bahsettiği “Sinek Çiftliğinin” biri bu olmalı. Onlarca şikayete rağmen bir kere bile larva dönemi ilaçlaması yapılmadı…

 

İkincisi ise bu komik küçük kapasiteli çiftliğe nazaran devasa kapasitede ve yine Kepez İlçe Sınırları içinde üstelikte süper Antalya manzaralı, Çankaya Mahallesi Barış Manço Bulvarının sağı boyunca uzanan eski 1960’ların Kütükçü Köyü, yani eski Kütükçü Köyü’nde.

 

Bu bölge insanı o yılların bir hükümet politikası olan; insanlara hizmet götüremiyorsan, insanları hizmetin olduğu noktaya götür, ilkesi gereği 60 yıllardan sonra aşağıya kanal boyuna göç ettirilmişler.

Göç ederken de yayla niyetine kullandıkları ve ekip diktikleri bu alanda bozulmadan kalması için korumuşlar ama seksenlerden sonra hızla kentleşen Antalya’da onlarda şehirde vakit geçirmeye ekmeye dikmeye vakit ayırmamaya başlamışlar ve bölgeyi kaderine terk etmişler.

sinek çiftliği

Bu alanda şu ana 150 civarı gömülü sarnıç odası var ve yağmur mevsimi bu sarnıçlar doluyor hiç bir kullanım olmadığı ve devri daim etmeyen su zamanla kirleniyor ve bakteri ve sinekler için doğal ortam oluşuyor…

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Su Temmuz sonu,  Ağustos başına kadar o kuyularda kalıyor. Bu kokuşmuş ve pis nemli ortam sinek larvalarının hızla üremesi ve çoğalması demek…

İnanın  defalarca ilaçlama talep edildi, bir kere bile gelip ilaçlayan olmadı oysa Mustafa akaydın döneminde iki kişilik bir ekip gelir biri sırt biride motorlu o kuyuları tek tek ilaçlardı…

İşte o devasa çiftlik burası boyutunu siz düşünün ve tek önlem alınmıyor, alınmayınca da buralardan sorumlu kimse o bu işin sorumlusu oluyor..

sinek çiftliğiw

Kepez Belediyesinin bu kuyularla ilgili bir sorumluluğu var mı bilmem en azından kapatılıp mühürlenebilir.

Ama Büyükşehir Belediyesi ve Başkan Türel sorumlu, her iki noktada da tek sorumlu mücadele etmeyen Türel ve ekibi..

Dolayısıyla bu “Sivrisinek Çiftliklerinin ” işletmecisi de o…

Ele nasihat edeceğine kendi işine baksa Türel bu iş kolayca çözülür.

SİNEK ÇİFTLİKLERİ %100 DOĞRUDUR

SİNEK ÇİFTLİKLERİ %100 DOĞRUDUR

Menderes Türel, belediye meclisinde Büyükşehir Belediyesi’nin 2016 yılı performans raporu görüşmeleri sırasında CHP Grup Sözcüsü Ruhi Beşiktaş’ın kentin bu yıl sivrisinek ve karasinek istilasına uğradığını söylemesi üzerine ilginç bir komployla karşı karşıya olduklarını açıkladı. Türel, “Sivrisinek üretme çiftlikleri kuran belediyelerimiz oldu” dedi, olayın fotoğraflarının elinde olduğunu, ancak paylaşmayacağını söyledi.

İddia karşısında Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, “Başkan şaka yapmış olmalı” yorumunda bulundu.

Döşemealtı Belediye Başkanı Turgay Genç ise iddianın baştan sona saçmalık olduğunu söyledi.

Konyaaltı Belediye aynı zamanda Büyükşehir Belediye Meclis üyesi olan Ruhi Beşiktaş zaten Konyaaltı Belediyesi adına iddiayı dile getirerek konuşmuş oldu.

Kepez Beldiye Başkanlığı ya da Hakan Tütüncüden ise bir açıklama yok.

 

Bir kere ilk kez de olsa Menderes Türel burada %100 Haklı.

Peki onu haklı çıkaran sinek üretme çiftlikleri nerede?

İkisi de Kepez İlçesi sınırlarında.

Biri Sayın Türelin İddia ettiği gibi binlerce eski araba lastiğinden oluşuyor, diğeri de en azı ortalama 50 şer ton su kapasiteli 150 civarı yeraltı depolarından oluşmakta.

DSCF0004

Önce birincisinden bahsedeyim – ki BİMER üzerinden defalarca şikayet de bulunulan- benim de fotoğrafladığım bir açık alan “Sinek Üretim Çiftliği”. Bu çiftlik Kepez İlçesi, Duacı Mahallesi’nde, Burdur yolu Korkuteli kavşağından sağa dönüp Duacıya kadar giderseniz hemen girişte sağda eski bir Büyükşehir otobüs durağının olduğu noktada, asfalt yola 200 metre civarında bir eski araç lastikleri açık hava deposu ya da hurdalığı. Kepez ile Döşemealtı Belediye sorumluluk alanlarının Kepez tarafındadır…

DUACI

Sayın Menderes Türel’in bahsettiği “Sinek Çiftliğinin” biri bu olmalı. Onlarca şikayete rağmen bir kere bile larva dönemi ilaçlaması yapılmadı…

 

İkincisi ise bu komik küçük kapasiteli çiftliğe nazaran devasa kapasitede ve yine Kepez İlçe Sınırları içinde üstelikte süper Antalya manzaralı, Çankaya Mahallesi Barış Manço Bulvarının sağı boyunca uzanan eski 1960’ların Kütükçü Köyü, yani eski Kütükçü Köyü’nde.

Bu bölge insanı o yılların bir hükümet politikası olan; insanlara hizmet götüremiyorsan, insanları hizmetin olduğu noktaya götür, ilkesi gereği 60 yıllardan sonra aşağıya kanal boyuna göç ettirilmişler.

Göç ederken de yayla niyetine kullandıkları ve ekip diktikleri bu alanda bozulmadan kalması için korumuşlar ama seksenlerden sonra hızla kentleşen Antalya’da onlarda şehirde vakit geçirmeye ekmeye dikmeye vakit ayırmamaya başlamışlar ve bölgeyi kaderine terk etmişler.

sinek çiftliği

Bu alanda şu ana 150 civarı gömülü sarnıç odası var ve yağmur mevsimi bu sarnıçlar doluyor hiç bir kullanım olmadığı ve devri daim etmeyen su zamanla kirleniyor ve bakteri ve sinekler için doğal ortam oluşuyor…

Su Temmuz sonu,  Ağustos başına kadar o kuyularda kalıyor. Bu kokuşmuş ve pis nemli ortam sinek larvalarının hızla üremesi ve çoğalması demek…

İnanın  defalarca ilaçlama talep edildi, bir kere bile gelip ilaçlayan olmadı oysa Mustafa akaydın döneminde iki kişilik bir ekip gelir biri sırt biride motorlu o kuyuları tek tek ilaçlardı…

İşte o devasa çiftlik burası boyutunu siz düşünün ve tek önlem alınmıyor, alınmayınca da buralardan sorumlu kimse o bu işin sorumlusu oluyor..

sinek çiftliğiw

Kepez Belediyesinin bu kuyularla ilgili bir sorumluluğu var mı bilmem en azından kapatılıp mühürlenebilir.

Ama Büyükşehir Belediyesi ve Başkan Türel sorumlu, her iki noktada da tek sorumlu mücadele etmeyen Türel ve ekibi..

Dolayısıyla bu “Sivrisinek Çiftliklerinin ” işletmecisi de o…

Ele nasihat edeceğine kendi işine baksa Türel bu iş kolayca çözülür.

SİYASET SAHNESİ- 1 PERDE

sapan

 

Ortada bir dedi kodu var.
Dedikoduya göre; CHP deki büyük abi’nin canı sıkkın, ona göre; karşısında sürekli güçlenen ve onun beynindeki siyasi oyunu bozan, yeni yetme bir belediye başkanı var.
Zamanında en güçlü olduğu dönemde ona ayak diremiş, bir kongrede ona vize vermemiş, başka bir kongrede de rakipten yana taraf olmuş bir yeni yetme…
O yüzden bu şekilde bir hamle yaptı deniyor.

Şimdi nedir bu hamle ona bakalım…
Öncelikle bildiğimiz ithal aday terimi vardı, litaratürümüze yeni bir terim daha giriyor…

Tavşan havuç yer ve en önemli özelliği de, kısa mesafede çok hızlı koşar ama uzun mesafelerde çabucak yorulur.
Atletizmle birazcık alakalı olanlar bilir, Tavşan Atletler vardır.
Uzun mesafe koşularında tempoyu belirlemek amacı ile koşan ve koşunun son bir kaç turuna kadar ön sıralarda yer alıp hızı yüksek tutmaya çalışan ve dünya rekorunun kırılmasında yardımcı olan ve bu iş için yüklü miktarda para alan atletlere denir.

Şimdi ayrıntı şu: Tavşan Atletin iki amacı vardır hem yüksek para kazancı hemde asıl koşucuya hız kazandırmak.
Şimdi diyeceksiniz bu Tavşan meselesi nereden çıktı.

Asıl konumuza gelelim o zaman.

CHP kongre takvimi başladı ve her mevkiye adaylar da çıktı çıkacak.
Her siyasi partide her parti üyesinin aday olması demokratik hakları olduğu gibi; ayrıca bir çeşit medeni cesaret konusudur da!
Adaylık yorucu ve pahalı bir iştir.
Kiminin parası kiminin duası derler ya büyükler.
Siyasetin içinde bazı engellenemeyen oyunlar vardır.

Bunlardan biride TAVŞAN ADAY çıkarnak.
Bazı adaylar ya da guruplar kendine Tavşan Aday bularak algı oluşturma peşindedir.

Sözde aday olan Tavşan Aday, adaylıktan başka bir isim adına çekilerek diğer adaya sözde güç verir.
Ama bu iş artık böyle değil, hiç bir şey de gizli kalmıyor.

Siyaset eski yıllardaki gibi sadece Ankara’daki genel merkez koridorlarında, dönmüyor.
Ya da büyük abinin denize nazır evinde…

Vatandaş biliyor
Kim…TAVŞAN
Kim… ADAY.

Sayın Sapan tavşan mı değil mi bu henüz belli değil, eğer bu doğruysa siyasi hayatına “el fatiha” demek üzere..
Açıklama yapmış okudum “daha hiç bir şey belli değil” diye…
Lakin bu adaylık işinin çığırtkanı “Ruh İkizi” “Erol Duygulu diye bir arkadaş, yani siyasi hayatı biter derken bunu kastetdim.
Demezler mi adama “sen nerdeydin ikizin bunları yazarken” diye…

KOCA BİR EVCİLMEN’İN YALANI

ANTALYA GERÇEĞİ

suleyman111

Son günlerde Antalya’da ve özellikle Muratpaşa’da başlayacak olan CHP ilçe başkanlığı seçimlerinde Demokratik Sol Partili ama cüzdanında eskiden kalma CHP kimliğini taşıyan bir gurup siyasi travesti bir anti probaganda yapıyor.

Bunlar genellikle profillerinde devrimci önderler, Küba devrimcileri, Bolivya gerillaları yada Kuvayi Miliyecilerin fotoğraflarını profil fotosu olarak kullanmakta, yani sosyal medyada vitrin tamam ama içerde bir Fredy Mercury var.

Süleyman Evcilmen bu işte azmettirici mi seyirci mi bilemiyoruz ama “hoyt oturun oturduğunuz yere” dediğini de daha duymadık görmedik.

Evcilmen yandaşları çıktığı her platformda, evcilmenin CHP’nin oyunu %9’lardan %68’lere çıkardığı teranesini döndürüp duruyor.

Buna Deniz Mahallesinde bizzat şahit oldum, kimsede bir şey demedi, “öyle değil” diye.

İlk önce belirtmek gerekir

ki Evcilmen CHP ile girdiği hiçbir seçimde %68 oy almadı.

Kendi yaptırdığı bir anket sonucuna dayanarak %68 oy alacağını bizzat kendisi belirtmişti.

Alacak olmakla almış olmak farklı şeylerdir.

Genel bir bakış atıp şu işi bir ortaya dökelim…

Evcilmen CHP adayı olarak en…

View original post 304 kelime daha

KALEİÇİ/MİZ CIZ EDİYOR…

KAPAK KİTAP
KAPILAR AÇILMIYOR

Kapılar açılmıyor…

Mis gibi kokulu nefis havası vardır. Sokakları kısa ve olabildiğince dardır. İnsanları dört mevsim misali kimi kış, kimi yaz, ama çoğu bahardır.

Suları denize akar. Evleri körfeze bakar. Dostlukları ebedi, düşmanlıkları yoktur. Burada kimse aç kalmaz herkes toktur.

Mis gibi portakal kokar bahçeler. Kapılarında yoktur kilitler kelepçeler. Susayınca çal istediğin kapıyı açar bir ağa. Acıkınca çekinme dal istediğin mutfağa.

Kendi evin bil bu şehri. Geceleri çık sokağa gör sihri. Ne ay gider ne güneş koşar buradan batıya. Uykun geldi mi çal kapının birini kal yatıya.

Burası garibana yurttur yuvadır. ”Bastonu yere koymaya gelmez filizlenir” demiş ya şair işte o yer buradır.

Tekneler denize olta ile ağ atar. Balıkçısı tuttuğunu limanda satar. Mirador’da manzaraya doyum olmaz. Kopardığın gül bir hafta solmaz.

Sur içleri serin. Kuyuları derin. Gölgelerin de evlerin, cıvıl cıvıl yaşayan insanların şehri Kaleiçi.

Eski bir resme bakıp yazdım bunları. Ünlü edebiyat yazarı Va.Nu’nun (Vâlâ Nurettin) 1943 te geldiği Antalya’da Kaleiçi’nde çizdiği ”Edebi” resim . Bunlar Kaleiçinin1950’lere kadar olan yansımaları. Bunlar Türk insanının komşuluk ve misafirperverliğinin ana unsurları.

Peki şimdiki zaman? Görüntü nasıl şu an. Bakmak lazım başka bir açıdan. O dur işte asıl ve gerçek olan…

Bugünlerde…

Burası Kaleiçi… bilmem ne mahallesi… bilmem kaç sokak… Kerpiç köhne eski bir konak. Kapısı bacası koptu kopacak. Merdivenleri desen, iniyor mu çıkıyor mu belli değil, dokunsan yıkılacak…

Duvarları pul pul dökülüyor. Pencerelerinde yılların gölgesi. İçinde hayat akıp gidiyor ama ne tahta kurusu, ne de lağım faresi. Tekmili birden, dört başı mamur bir yalnızlık hikayesi…

Teneke soba kızarmış, içindeki çalı ile çırpıdan. İki şimşek çakımlı göz,bakıyor hiç kapanmayan tahta kapıdan…

Yüreğinde hasret nasır tutmuş. Yine de bir umut bakar geleceğe. Çoru çocuğu onu çoktan unutmuş. Ama hiç niyeti yok ölmeğe. Eli ayağı tutmuyor bes belli. Parmakları kıvrım kıvrım, yüzü çizgi çizgi. Bilinmez daha ne kadar atar yüreği…

Gözü kulağı yola bakar oturur. Onu ayakta tutan bitmeyen hayalleri. Yaşatan, bekleyipte gelmeyenleri. Birde konak, oda onu bekliyor. Yıkılsa o çoktan yıkılacak…

Yeni fotoğrafı bu kaleiçi’nin,özeti yanlızlık. Vefasızlık ve vurdumduymazlık. Tek vefalı olan evi, başını soktuğu o köhne ev, onunla birlikte direniyor…

Şu an…

Kırk dokuz yıldır dünyada, on beş yıldır Antalya’dayım. Ama bin yıldır, bir konakta ya da sur dibinde, ya da her hangi bir evde yaşamaktayım.

Kaleiçiliyim ben…

Bu küçük iç şehrin bir turizm pazarı görüntüsünden kurtulup insanların yaşadığı cıvıl cıvıl bir yer olması için çabalayan bir avuç insandan biriyim.

Kaleiçi sahipsiz değil.

Biz varız; ismini sayamadığım yüzlerce insan var.

Ortak noktamız Kaleiçi sevdamız.

Siyasi görüş din dil hiçbir ayrışmamız yok tek çatımız Kaleiçi…

Çoğu çocukluğunu burada geçirmiş. Ben on beş yıllık buralıyım ama aynı ortamdan geldiğim için hiç yabancılık yatlık çekmiyorum. Sanki çoğu benim çocukluk arkadaşım. Onlarda bana öyle davranıyorlar. Bazen onların eski fotoğraflarına bakıp kendimi aradığım oluyor. Hatta geçenlerde bir ilkokul resmindeki insanların bazılarının çocukluk görüntülerini tanıyınca kendi sınıfım sandım. Neyse ben onlardan biriyim. Sizin de onlardan biri, Kaleiçi’li olmanız için hiçbir engel yok.

Yapmanız gereken tek şey ona sahip çıkmak..

Yarın, henüz yazılmadı…. Siz yazın onuda…

Komünistler Faşizmi unutup herkese vermiş veriştirmiş.

Seçimlere bir haftadan kısa bir süre kala parti temsilcilerinin konuşmalarının yayınlandığı TRT’de söz sırası Komünist Parti’deydi. Parti adına konuşan Eda Genç, TRT ekranlarından ‘deli‘ göndermesi yaptı.

Ülkenin seçimlere bir ‘deliyle‘ girdiğini söyleyen Genç, “Ülkenin bir bölümü ona neredeyse tapıyor. Cinayetlere, savaş suçlarına, katliamlara ortak olmuş, bunlar için emir vermiş, silah vermiş, onay vermiş. Yine de arkasındaki destek kolay eksilmiyor” dedi.

Genç konuşmasının devamında da, “Bunları değişmesi gereken, yıkılması gereken sömürü düzeni yaratmıştır. ‘Şu küçük dağları ben yarattım’ diyen deliyi de… Bu düzen devam ettikçe bir deli gider, bir deli gelir” ifadelerini kullandı.

‘Komünist Parti’den TRT’de Erdoğan’a hakaret!’

Bu açıklamalar özellikle AKP’ye yakınlığıyla bilinen medya organlarında infial yarattı. Haber7, Sabah, Star ve Yeni Şafak gibi siteler Genç’in konuşmasını ‘Komünist Parti’den TRT’de Erdoğan’a hakaret!’başlığıyla duyurdu.

Genç’in konuşmasının tam metni şöyle:

“İnanın!

İnsanlığa, gelecek güzel günlere, iyiliğe: Sosyalizme

İçine itildiğimiz kan gölü, şu günlerde yaşadıklarımız, sermaye düzeninin ve emperyalizmin siyaset tarzıdır. Bu düzen değişmedikçe, barış da savaş da kanlı siyasetin, halk düşmanı katliamların ve büyük çatışmaların içinde şekillenecektir. Kardeşlik için de, barış için de, birlik için de bu düzen değişmelidir. Yol budur.

İnançsızlığın, umutsuzluğun, kararsızlığın ve korkaklığın insanlığın geleceğinde yeri yok.

Ülkemiz 2015 Kasım seçimlerine bir deli ile giriyor.

Ülkenin bir bölümü ona neredeyse tapıyor. Cinayetlere, savaş suçlarına, katliamlara ortak olmuş, bunlar için emir vermiş, silah vermiş, onay vermiş. Yine de arkasındaki destek kolay eksilmiyor.

Ülkenin bir başka bölümü ise ülkede her şeyin onun tarafından yapıldığını düşünüyor. Onun kuyuya attığı taşları çıkartmakla uğraşırken, bir yandan da onun çok güçlü olduğuna, ondan kurtulmak için ne gerekiyorsa yapmamız gerektiğine inanıyor.

Sorun, bir tane deliyle baş edemememiz değildir.

Sorun, bu ülkede bir düzen değişikliğine, bunun mümkün ve üstelik zorunlu olduğuna inancın kalmamış olmasındadır.

Akla, aydınlığa, eşitliğe inancını yitirenler bu ülkeyi yobazlığa teslim etmiştir.

Komünist Parti olarak, yaşadığımız sorunların faturasını başka siyasetçilere çıkararak sorunlardan sıyrılamayız.

Ama “halkın yanında” görünen siyasetlerin yaşadıklarımızdaki payını da ısrarla vurgulayacağız.

Sorun halk muhalefetini kendisine mahkûm gören CHP’dir. Uzun süredir tek yaptığı milyonları düzen değişikliği fikrinden uzak tutmak olan bu yapıcı muhalefet kurumunun suçlarını unutamayız. Bu parti, emekçi halkımızın ona gösterdiği teveccüh ne olursa olsun, bir sermaye partisidir. Sermayenin ve emperyalist merkezlerin canını sıkmamak, onları korkutmamak için seçtiği “yapıcı, yumuşak” muhalefet yolu hem AKP’yi hem de başındaki diktatörü azdırmıştır. Çarşaf açılımı, müftü adaylar, tarikat ilişkileri derken, “artık daha fazla bozamaz” dediğimiz CHP, MHP’li cumhurbaşkanı adayları ile kendisine umut bağlayanların karşısına çıkabilmiştir. Özelleştirmeleri, taşeronlaştırmaları, sermayeye verilen ödünleri seyreden CHP, bizzat kendi belediyelerinde izlediği işçi düşmanı politikalarla yine “daha fazla bozmayı” başarmıştır. Bu partinin iyi bir derse ihtiyacı vardır. Bu ülkede halk muhalefetinin sermaye partilerinin, düzen partilerinin elinden kurtarılmaya ihtiyacı vardır. Bu yüzden aslında bir açıdan sorun güçlü bir Komünist Parti’nin önemini halkımıza anlatamamış olmamızdır.

Sorun Kürt sorununun çözümünü düzen güçleriyle müzakerede arayan HDP’dir. Halkçı bir işçi sınıfı hareketinin ülkeye ağırlığını koyamamış olmasını kendi konumlarına gerekçe yapan Kürt siyasetçileri, “sosyalistler, komünistler ortada yok, biz de çözümü AKP ile, TÜSİAD ile arıyoruz” diyebiliyor.

Oysa düzen karşıtı siyasal hareketlerin kendisi dışında var olmasına bile tahammül edemeyen HDP, kendi muhataplarını böylece kendisi belirlemektedir. AKP ile bir yandan savaşıp bir yandan müzakere edilirken, müzakere masasına da NATO ve ABD davet edilmektedir.

Komünist Parti, bir de bu yüzden güçlendirilmelidir. Sorunu çözecek olan, komünistlerin, Kürt sorununu vur kurtul diyen faşistlerle, ver kurtul diyen liberallerin insafına bırakmayacak bir güce ulaşmalarıdır.

“Her iki tarafta da analar ağlamasın” cümlesini bir temenni ya da savaşan tarafların birbirine karşı propagandası olmaktan çıkaracak olan budur.

Dert bizde, derman ellerimizde…

Kendi gücümüze inanmak zorundayız. Bu gücün ülkeyi değiştirebileceğini bilelim.

Ortadoğu’nun göbeğinde, bu savaşlar coğrafyasında, savaşı bir delinin kışkırttığını, kendisini kurtarmak için içeride ve dışarıda savaş çıkardığını düşünmek yanlıştır.

Emperyalizmi, uluslararası gericiliği ve halkların bunlara teslim oluşunu görmek, içine girdiğimiz kanlı savaş tünelinin kaynağında bunların olduğunu bilmek gerekir.

Bölgemizde, devrimci, halkçı, komünist partiler güçlenirse, Kürt, Türk, Arap, Yunan, Kafkas ve Balkan halklarına bu partiler yol gösterebilirse bu kanlı kargaşa son bulabilir.

Her türden milliyetçi partiler, etnik hareketler, emperyalizm yandaşları, para babalarının partileri yalnızlaştırılmalıdır.

İş kazalarını, aşırı sömürüyü, yoksulluğu görmemek mümkün mü? Ya kadın cinayetlerini, derin adaletsizliği?

Bunları değişmesi gereken, yıkılması gereken sömürü düzeni yaratmıştır. “Şu küçük dağları ben yarattım” diyen deliyi de…

Bu düzen devam ettikçe bir deli gider, bir deli gelir.

Oysa düzen değişikliğinin korkusu bile çürümüş yapıları, akılsız diktatörleri hizaya getirecektir.

Türkiye’nin Komünist Partisi diyor ki,

Aydınlarımız, gençlerimiz, öncü işçilerimiz bu düzenin çürümüş yapılarında, artık bir tarihsel yalana dönmüş parlamentosunda gelecek aramasınlar.

Düzeni değiştirecek, eşitlik ve özgürlüğün ülkesini kuracak olan bu ülkenin Komünist Partisidir. Onun büyümesi, güçlenmesidir.

Bunun dışındaki tüm öneriler, sadece düzeni sağlamlaştırır.

Bu koşullarda AKP gitmiyor “aman bari koalisyon olsun” mu diyeceğiz?

Sermayenin kanlı siyaseti korkutma, kan dökme ve şantaj üzerine kurulu.

Patlayan bombalarla, korku salarak yönetmek onların işi. Sadece AKP değil, milli ve uluslararası kötülük odakları kötünün iyisine razı etmek için halkın beynini kanla yıkıyor.

Gözü korkutulan halkın sandığa sarılması herkesin işine geliyor.

Biz 2015 Türkiyesi’nde işe bu yalancı kurtarıcıdan kurtularak başlamak gerektiğini düşünüyoruz.

2013 Haziran’ında öyle uzun hesaplar yapmadan sokağa çıkmış bir halk vardı. Düzenle köprülerini atmış, AKP’nin “halk iradesi, sandık çoğunluğu” gevelemelerine hiç meydan bırakmamış bir halk. Kimse, “hükümet istifa” diye bağırırken, “seçimler gelsin de oyumuzu kullanalım, sandıktan çok çıkarsak biz kazanmış oluruz” diye düşünmüyordu.

Bugünse “sandıktan hangi koalisyon çıksa daha iyi olur” hesapları halkın aklına nefes aldırmıyor.

Gericilikle hesaplaşmak, onu yenmek gerekir. Gericilik bir adım iki adım geriletilmez. Gerici partinin iktidarı mutlak olmaktan çıkıp koalisyona döndü diye, yobazlık yenilgiye uğratılmış olmaz.

Komünist Parti, güçlendirilmiş bir devrimci partinin gericiliği yenmek için ilk zorunlu şart olduğunu söylüyor.

Komünist Parti’ye oy vermek, kararlılığı güçlendirmektir.

Bugün, 1 Kasım seçimlerinden önce ülkeye yayılan bir yeni korku dalgası var: Faşizm.

Meclis komisyonlarında yumruklar konuşmaya başladığında, vekiller, hukuk insanları AKP’nin tetikçi vekillerinin saldırılarına uğradığında yapacak şey bulamayan, “böyle mecliste bizim yerimiz yok, bu meclis halkın değil zorbaların meclisidir” diyemeyen CHP’yle mi  faşizmi durduracağız?

Bir de HDP var. Neredeyse on yıldır stratejisi, AKP ve Tayyip Erdoğan’ı “birlikte anayasa yapmaya zorlamak” olan HDP ile mi faşizmi durduracağız!

AKP’nin ileri demokrasi demagojisinin yıllarca en büyük dayanağı olmuş “çözüm süreci”ni, hem de kapalı kapılar ardında yürütülen pazarlıklara sonuna kadar destek vererek yürütmüş olan HDP ile faşizmi durduracağız, öyle mi?

Yeni sosyal demokrasi denilen reform bloku, devrime küsmüş devrimcilerle, sosyalizme inancını yitirmiş sosyalistlerle, işçilerin yüzde 1’ini sendikasına örgütlediğinde kendini işçi sınıfının temsilcisi sanan sendika bürokrasisiyle durdursun faşizmi! Biz faşizmin bunlarla durdurulacağına inanmıyoruz.

Peki, biz komünistler şimdiye değin ne yaptık?

2004’te “Boşvermeyin” dedik. Gerici iktidar bir yandan Avrupa Birliği’ne giriş hikâyeleri çevresinde tüm ülkeyi toplamış, bir yandan da dinci gerici politikalarını hayata geçiriyordu. “Bir şey olmaz, nasılsa ordu var” diyenlerle, “onlar çok değişti, gizli ajandaları yok” diyenler hep birlikte ülkeyi aynı yola sürüklüyordu: Boşvermişlik egemen kılınmıştı. Avrupa Birliği’nin tatlı yalanları ile uyutulan halk AB’den “helal” damgalı bir saltanat rejimine doğru gidiyordu.

2007’de “Sürüden ayrılma zamanı” dedik. Türkiye’nin bir yarısı Gülen – Erdoğan ikilisinin peşine takılmış “demokratikleşiyoruz, sivilleşiyoruz” diyerek uçuruma doğru sürükleniyordu. Ülkenin diğer yarısı ise AKP’yi her sıkıştığında kurtarmayı görev bilmiş düzen muhalefetinin kavalıyla oyalanıyordu. Sorun da çözüm de pek değişmedi: Sürüden ayrılmak gerekiyor.

2011’de “Boyun eğme” dedik. Halkı sürüleştirerek kendi egemenliğini daim kılanların karşısında başımızı dik tutarsak kazanabiliriz dedik. “500 bin boyun eğmeyen arıyoruz” sloganıyla söylediğimiz çok basitti aslında: Bu ülkenin Komünist Partisi güçlenirse, bu halk gericiliğe, Amerikancılığa, paranın saltanatına boyun eğmez.

Komünistlerin 2002 yılından beri parti olarak katıldıkları tüm seçimlerde bir tane kuralları oldu: Seçim döneminde ne diyorsak, seçimlerden önce de, seçimlerden sonra da mücadelemizi onun üzerine kurduk.

Türkiye’nin komünistleri 2002 yılında seçimlere paranın saltanatına meydan okuyarak girdi. Biz varız dedik! Paranın saltanatı varsa bunun karşısında halkın tek dayanağı Komünist Parti’dir. O gün de bugün de söylediğimiz bu.

Saltanat düşkünü yobazlarla, Osmanlıcılarla mücadele ederken bu sözümüzü hiç unutmadık.

Sülo ağa gider, Tayyip sultan gelir. Sultanlar değişse de saltanat hep aynıdır: Paranın saltanatı.

Sultanlarla kavgamız var. Ağa, paşa, sultana yer yok bizim iktidarımızda.

Ama asıl kavgamız paranın saltanatı ile. Patronlara, sömürücü zengin takımına, açlığın ve yoksulluğun, karanlığın ve yobazlığın asıl nedeni olan para babalarına verilecek dersimiz var.

Bunu, solculuğun ilk kuralını unutmuş olanlar, TÜSİAD’ı Kürt sorununa ılımlı yaklaşan bir hayır kurumu, Soros’u parasını dünyaya demokrasi getirmek için kullanan sevimli bir ihtiyar sanan her türden solcular…

Biz komünistiz. Ve paranın saltanatını yıkacağız.

10 Eylül 1920’de kurulan Türkiye Komünist Partisi’nin 95. yılında, seçimlere giriyoruz.

Ve diyoruz ki, “Biz seçimimizi yaptık.”

Siz de yapın, meclise sokulacak yalandan vekilleri değil Komünist Parti örgütlerinin tüm ülkeye yayılan örgütlenmesini seçin.

İnanın; insanlığa, gelecek güzel günlere, iyiliğe: Sosyalizme!”

Türkiye Cumhuriyeti’nin 92.Yılı Antalya Valiliği Kutlama Programı

unnamed

T.C.
ANTALYA VALİLİĞİ

ZAMAN ÇİZELGESİ
28 EKİM 2015 ÇARŞAMBA

Faaliyet                                                                                              Saat

ÇELENK SUNMA TÖRENİ

* Cumhuriyet Alanı Atatürk Anıtı’na Çelenk Sunulması,       13.00

* İstiklal Marşı,                                                                                     13.05

29 EKİM 2015 PERŞEMBE

A – TEBRİKLERİN KABULÜ

* Valilik Makamı’nda tebriklerin kabulü.                                 09.45

B – KUTLAMA TÖRENİ

* Cumhuriyet Caddesi Tören Alanında kutlama programı.        10.00

CUMHURİYET BAYRAMI
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULUŞUNUN
92. YILI KUTLAMA PROGRAMI

* Cumhuriyet Bayramı 28 Ekim 2015 Çarşamba günü saat 13.00’de Atatürk Anıtına Çelenk sunma töreni ile başlayacak, 29 Ekim 2015 Perşembe günü saat 24.00’de sona erecektir.
* Resmi Daire ve Kuruluşlar, binalar, konutlar, özel iş yerleri, kara ve deniz ulaşım vasıtaları, Türk Bayrağı Kanununda yazılı niteliklere uygun Bayraklarla süslenecek ve gece ışıklarla aydınlatılacaktır.

I – 28 EKİM 2015 ÇARŞAMBA GÜNÜ YAPILACAK OLAN TÖREN

ÇELENK SUNMA TÖRENİ
* Antalya Valiliği, 3 üncü Piyade Eğitim Tugayı ve Garnizon Komutanlığı, Büyükşehir Belediye Başkanlığı Çelenkleri 28 Ekim 2015 Çarşamba günü saat 12.30’a kadar Cumhuriyet Alanı Atatürk Anıtı önünde hazır bulunduracaklardır. Çelenk Sunma Törenine okulların Bayrak ve Flama grupları ile öğrenciler katılacaktır.

II – 29 EKİM 2015 PERŞEMBE GÜNÜ YAPILACAK TÖRENLER

A – TEBRİKLERİN KABULÜ

        29 Ekim 2015 Perşembe günü saat 09.45’da Vilayet Makamı’nda Antalya Valisi Muammer TÜRKER tebrikleri kabul edeceklerdir.

        Tebriklerin Kabulü programı Özel Kalem Müdürü Semaher YEŞİLGÜN tarafından sunulacak ve Protokol Müdür V. İbrahim GEDİKLİ tarafından tertip tedbirleri sağlanacaktır.

 B – KUTLAMA TÖRENLERİ

 • Cumhuriyet Bayramı kutlama törenleri 29 Ekim 2015 Perşembe günü saat 09.15’de Cumhuriyet Caddesinde; Askeri Birlikler, Öğrenciler, Resmi ve Özel Kuruluşların programda belirtilen yerlerini almasıyla başlayacaktır.
• Antalya Valisi Muammer TÜRKER, 3. Piyade Eğitim Tugay ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Mustafa KAYA ve Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes TÜREL saat 10.00’da resmigeçide katılanların ve halkın bayramını kutlayacaklardır.
• Bando eşliğinde İstiklal Marşı ile Şanlı Bayrağımız göndere çekilecektir.
• Öğrenciler Cumhuriyet şiirleri okuyacaktır.
• Antalya Valisi Muammer TÜRKER, günün anlam ve önemini belirten konuşma yapacaklardır.

 C – RESMİ GEÇİT TÖRENİ
TEBRİKATA GİRİŞ SIRALAMASI

1. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ÜYELERİ.
2. GARNİZON KOMUTANI
3. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI
4. MERKEZ VALİLERİ
5. BAKAN YARDIMCILARI
6. CUMHURİYET BAŞSAVCISI,
7. ADLİ YARGI ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
8. BÖLGE İDARE MAHKEMESİ BAŞKANI
9. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ CUMHURİYET BAŞSAVCISI
10. İDARE VE VERGİ MAHKEMELERİ BAŞKANLARI
11. ÜNİVERSİTE REKTÖRLERİ
12. BARO BAŞKANI
13. DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI ANTALYA TEMSİLCİSİ (BÜYÜKELÇİ)
14. VALİ YARDIMCILARI
15. KAYMAKAMLAR
16. İL JANDARMA KOMUTANI
17. İL EMNİYET MÜDÜRÜ
18. SAHİL GÜVENLİK ANTALYA GRUP KOMUTANI
19. MİT BÖLGE DAİRE BAŞKANI
20. EXPO 2016 ANTALYA AJANSI GENEL SEKRETERİ
21. İLÇE BELEDİYE BAŞKANLARI
22. REKTÖR YARDIMCILARI, FAKÜLTE DEKANLARI, ENSTİTÜ VE YÜKSEK OKUL  MÜDÜRLERİ.
23. GENEL VE ÖZEL BÜTÇELİ KURULUŞLARIN ÜST YÖNETİCİLERİ
24. SİLAHLI KUVVETLER MENSUPLARI ,İSTİKLAL MADALYASI SAHİPLERİVE GAZİLER
25. HAKİMLER, CUMHURİYET BAŞSAVCI VEKİLLERİ, CUMHURİYET SAVCILARI
26. NOTER ODASI BAŞKANI
27. İKTİDAR PARTİSİ İL BAŞKANI,
28. ANA MUHALEFET PARTİSİ İL BAŞKANI
29. TBMM’DE GRUBU BULUNAN SİYASİ PARTİ İL BAŞKANLARI
30. DEKAN YARDIMCILARI, ENSTİTÜ VE YÜKSEK OKUL MÜDÜR YARDIMCILARI
31. BAŞBAKANLIK VE BAŞBAKAN YARDIMCILIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
32. ADALET BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
33. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
34. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
35. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
36. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
37. EKONOMİ BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
38. ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
39. GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI,
40. GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
41. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
42. İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
43. KALKINMA BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
44. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
45. MALİYE BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
46. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
47. MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
48. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
49. SAĞLIK BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM MENSUPLARI
50. ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞINA BAĞLI KURUM  MENSUPLARI
51. İLKÖĞRETİM VE ORTAÖĞRETİM OKUL MÜDÜRLERİ VE ÖĞRETMENLER
52. KAMU BANKA MÜDÜRLERİ, KİT VE TRT ÜST YÖNETİCİLERİ
53. TBMM’DE GRUBU BULUNMAYAN SİYASİ PARTİ İL BAŞKANLARI
54. BELEDİYE MECLİS ÜYELERİ
55. MESLEK KURULUŞLARI VE BASIN KURULUŞU TEMSİLCİLERİ
56. ÖZEL BANKA MÜDÜRLERİ
57. KAMU YARARINA ÇALIŞAN DERNEK-VAKIF BAŞKANLARI
58. BAŞKONSOLOSLAR, KONSOLOSLAR VE FAHRİ KONSOLOSLAR
59. DİĞER KATILIMCILAR.
ETKİNLİKLER

* KONYAALTI BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Türk Bayrağı Dağıtımı
Tarih: 23 – 29  Ekim 2015
Yer: 5M MİGROS AVM– KONYAALTI  İLÇESİ TÜM SEMT PAZARLARI KURULUM GÜNLERİ

* MUTRATPAŞA BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Cumhuriyet Yürüyüşü Fener Alayı
Tarih: 29 Ekim 2015
Saat: 19.00
Yer: BEACHPARK VARYANT GİRİŞİ – CUMHURİYET MEYDANI

* GENÇLİK HİZMETLERİ VE SPOR İL MÜDÜRLÜĞÜ
29 Ekim  Cumhuriyet Koşusu
Tarih: 29 Ekim 2015
Saat: 10.00
Yer: DÖŞEMEALTI KROS PARKURU

Cumhuriyet Bayramı Satranç Turnuvası
Tarih: 25 Ekim 2015
Saat: 10.00
Yer: DEEPO SATRANÇ MERKEZİ

Uluslararası Muay-Thai Cumhuriyet Kupası
Tarih: 24-25 Ekim 2015
Saat: 10.00
Yer: MANAVGAT

Briç Cumhuriyet kupası
Tarih: 29 Ekim 2015
Saat: 10.00
Yer: ANTALYA BRİÇ KULÜBÜ SALONU

29 Ekim Cumhuriyet Kupası Gençler Antalya İl Birinciliği Masa Tenisi
Tarih: 31 Ekim 2015
Saat: 10.00
Yer: MUSTAFA ASIM CULA ORTAOKULUunnamed